Murat Arsu, Tanrının Çocukları | Ototrof
Tanrının Çocukları
I.
Duvarları yıkın!
Sokakları kapatın!
Odalarda asın kendinizi.
Bıçak olun, balta olun.
Ve kesin ormanları.
Öylece yakın dünyayı.
(Yaktığınız gibi, beni uçurumda .)
II.
Yalnız söner içimde, karanlık geceden kalmış bir kandil.
(Çünkü ben bazılarınız gibi bir paryayım!)
Kendimi asmam için, çabuk, bir oda bulun,
Çabuk! Karanlık bir oda.
(Yoksa bu çorak topraklarda, ateşten daha çok ağlayacağım)
Yanacağım.
III.
Kara peçelerden kaldırın utancı.
Ejderi unutun, pençeleri kırın!
Toyluğuma verin, toyluğuma!
Sersefil esen rüzgârımla – ki kör -ki tan umuyorum aykırılığımdan
‘Ne düşlüyorum yaşamayı balıkhanelerde
Neyi düşlüyorum yaşamaktayım balıkların kalbinde!’
Toprak sizin, ateş benimdir, bunu şimdi anlayın!
IV.
Açım kara kentli, İspir kuş, yırtıcı açlık.
(Tuz yutmaktayım mermerden yapılmış mezarlıktan)
(Ateş içiyorum, mermerden yapılmış tuzluktan)
Bir ölümlünün uru konmuştur ruhuma
Ve ezilmişim soykırım anıtlarından.
Kovulmuşum cüzâmlıların arasından.
(Hiçbir takvimde geçmez duygularım
Doğacak yaralarımı kuşlara satarım)
İsyan mermerlerden geçiyor. Ölüm ucumda şimdi.
Altımda ne durur suskun heykeller.
(Bağrımı kılıçtan geçirirler)
Geçirirler kılıçtan bağrımı…
(Benim sahipsiz kederli bağrımı)
Susan bir yeleli, kaçan bir atgöz
Hep susan bir argüman.
Zaptedilmiş bir aygır, uçan bir sürü,
Dinlenmemiş bir yorgunluk,
(Demlenmemiş bir umut)
Ve onurlu bir duruş.
Ne geçer altımdan?
V.
Bunları yazsınlar ellerimde değil henüz.
Tanrıyla uyumam ve uyanmam birdir
Uykum yok değil ama hâlâ yaşıyorum.
Ve geldi aklıma hoyrat kapılar, çiçeksiz odalar
Ve geldi hiç çıkmadı aklımdan
Mezarlar, ahırı olmayan koyunlar .
Geldi ama ne değişir şu an?
VI.
Yay olun, ok olun.
Ve zaman zaman
Sonsuz dünyayı sarsın.
Kayıklarla uğrayın beni.
Güller dolu kayıklarla…
Bir gün gelir sarsılır kartallar.
Ben sarsılırım göklerin kutsal âhidinde.
Hududum yakılmış ormanlar, ahidim cehennem!
Hududumuz tuzlu bir deniz.
Yurdumuz aşevi o evde gamlı gözyaşı.
Gözler sızlıyor çarklarda tozlu.
Değirmenci ağır gözlerle bakıyor ambarına.
Ben bir canavarım, tümsek ve lağımlarda
Hidindeyim kanlı odaların.
Boşalıyor damarlardan akan kan.
Bu kan süt gibi bir kan
Ahşapları yakıyor betonları eritiyor.
(Dikeceğim umudu aydınlığa, bu çıkarır içli bakışları)
Sadece bunu bilmeli bütün insanlar!
VII.
Bir gün dağılır durmadan dönünce hırpalanmış çektiklerim.
Ama unutmasınlar en çok hırpalanmış olanlar yeryüzüne sergiler açar.
Bir gün gelir sayfaların birinde adım satılır soysuz bir şaire,
İşte en çok bundan korkarım.
İçime çekilirim, içine çekilmiş âharın gözüne, incecik.
Yakılırım köz ortasında dimdik.
Yıkılırım tanırsın dudaklarında yeryüzünün, gencecik.
Yıkılmışım neden ölürüm o zaman hep....
VIII.
Kafeslerini taşır kanatlarında kuşlar.
Yırtarım apoletleri,
Nazilerin ellerinde toplanmış kefeleri yırtarım.
Afyon dolu halkalar tüner kelimelerime.
Sarhoş olmak ellerimde değil!
Acısız hemde hiç değil.
Yakın zamanı, durdurun dünyayı, sürün acıyı rüzgârın kalbine.
Ve asın beni tam zamanıdır...
IX.
Karşı tarafa geçirdiğim ölüm,
Kemirerek boğazlar beni.
Kemirildim ey ruhum!
Kemirildim acıdan!
Kelpeten olun, mızrak olun.
Ve geçin üzerimden tanrının çocukları.
Geçin yüreğimden oklarınızla!
X.
Ey zâlim! Ey ulu!
Geçirdikleri karşı kıyının suyunda,
İliklerime bıçak çektiler.
Yaşamı hatırladım, bir o kadar unuttuğum gibi
Ustaca vurun dedim, ustaca çıldırtın dedim.
Öylece fırçalayın gökkuşağını.
Öldürün atları.
Soyluluğu öldürür gibi
Öldürdüğünüz gibi beni.
Solmaz güller yetiştirecek soylular doğurun
İncitin beni!
İncitin ey kör ve sağırlar!
Aldanmadım gönderdiğiniz hiçbir çelenge...
2019
Murat Arsu